Bu bildirinin konusu, Şihabüddin es-Sühreverdî’nin (ö. 587/1191) husûlî ve huzûrî bilgi hakkındaki görüşüdür. İslam felsefesi tarihinde filozoflar bilgiyi iki kategoride ele almışlardır: husulî/bahsi ve huzurî/keşfî bilgi. Bahsi bilgi, beş duyu organı ve aklın verilerine dayanarak elde edilen bilgi türüdür. Huzurî bilgi ise bilen ile bilinen arasında vasıta olmaksızın doğrudan bilinenin bilinmesidir. Yani bu bilgi zihinsel bir soyutlama ile değil ya doğrudan ya da objenin doğrudan kalpte yansıması şeklinde gerçekleşir. Böylece özne bilginin ışığıyla aydınlanır. Gerçek bilgi budur çünkü diğer bilgi şüpheye açıktır. Husulî bilginin taraftarları Aristoteles, Fârâbî ve İbn-i Sina iken huzurî bilginin taraftarları ise Platon, Gazzâlî ve Sühreverdî’dir. O, husulî bilgiyi savunanları akla mutlak bir şekilde önem verip huzurî bilgiye kapalı olmalarından dolayı tenkit etmektedir. Sühreverdî, Meşşâî filozofların husûlî bilgiyi, elde ediliş sırasında bir şeyin suretinin zihne yansıması olarak tanımladıklarını söyler. Ona göre bu bilgi çeşidi eşyanın hakikatini tam olarak yansıtmamaktadır. Çünkü eşyadan soyutlanan bu suret, eşyanın hakikatinin bir parçası olduğunu; cins, tür, ayrım ve hassa konularında eşya hakkındaki bilgiyi tam olarak vermediğini aktarır. Bunun aksine huzurî bilgiyi aracısız bir şekilde objeyi doğrudan bilme olarak tanımlar. Mesela kişi kendisini başka şeyler aracılığı ile tanımaz; aksi halde bunun için ilânihaye aracılar gerekli olur ki bu da imkansızdır. Kişi aslında kendi varlığının farkındadır. Bu farkındalıkta herhangi bir vasıtaya da ihtiyaç yoktur. Huzûrî bilgiyi savunanlar, bilgi yönünden eşyadaki hakikati elde etmede huzurî bilgiye öncelik vermelerine rağmen husûlî bilgiyi elde etmenin de gerekli olduğunu söylerler. ORCID NO: 0000-0002-9795-717X
Anahtar Kelimeler: İslam Felsefesi, Şihabüddin es-Sühreverdî, Husûlî Bilgi, Huzûrî
|